Brooks-Lewis, Auerbach’ın 1993 tarihli makalesinden alıntı yaparak, yabancı dil sınıflarında ana dil kullanımının bilimsel araştırmalar sonucunda doğruluğunun ispatlandığını ve pedagojik olarak kabul edildiğini; fakat kullanılmamasının yalnızca doğruluğu kanıtlanmamış varsayımlara dayandığını belirtmektedir.

Geleneksel Batılı eğitim sisteminde, yabancı dil öğretimine giden yolun ana dilden geçtiği bilinmektedir (G. Cook, 2003:32). 1570’te dünyaya tanıtılan bu eğitim sisteminde, öğrencinin, hem kendi ana dili hem de öğrenmeye çalıştığı yabancı dildeki yapılar hususunda eşit seviyede bir farkındalığa sahip olması ve her iki dil arası çeviri yapabilme becerisine sahip olması önem taşımaktadır (Howatt, 2004:39). Sonrasında bu görüşün yerini 1800’lerde, yabancı dil öğreniminde ana dil kullanımının kısıtlanması (Philipson, 1992:186-187) ve 19. Yüzyılın sonlarında, “Reform Hareketi” ve “Direct Method”ın (öğrencinin ana dilini yalnızca asgari düzeyde kullanmasına izin veren bir dil öğretim yöntemi) etkisi ile ana dil kullanımının tamamen yasaklanması takip etmiştir; fakat bu yasağın sebebinin hangi teoriye dayandığı hiçbir ampirik çalışma tarafından ispatlanmamıştır. Bu yöntem, uzun yıllar etkisini sürdürmüştür. Öte yandan, aynı dönemde, tek dilli yabancı dil öğretiminin tek kural olarak kabul etmeyen kimseler de vardır (Ellis, 1997: 51).

Yetişkinlerin yabancı dil öğrenimi bambaşka bir meseledir. Yetişkinler halihazırda; dünya görüşü, dil bilgisi ve öğrenmeye çalıştıkları yabancı dili zihinlerinde bir sisteme oturtabilecek ve kullandıkları dilin yapıları, kastedilen manaları ve görevleri arasındaki ilişkiyi somutlaştırabilecek dilsel bilgiye sahiplerdir (Wells, 1998:352). Yabancı dilin, sürekli o dile maruz kalarak ve ana dillerini kullanmaksızın öğrenilmesinin daha iyi bir öğrenme sağladığı düşüncesi, dil ediniminde sosyokültürel açıdan yaklaşan araştırmacılar tarafından yanlış bulunmuş ve yabancı dil öğreniminde ana dil kullanımının büyük rol oynadığının altı çizilmiştir (Schwarzer ve Luke, 2001: 10-11). Brooks-Lewis, Meksika’da bulunan iki üniversitedeki ana dilleri İspanyolca olup İngilizce öğrenmeye çalışan yetişkin öğrenciler ile gerçekleştirdiği araştırmasında; yabancı dil derslerinde ana dil kullanımının yetişkin öğrencilerin, ana dilleri ve hedef dillerindeki benzerlik ve farklılıkları fark etmelerini ve dil öğrenimine yönelik daha pozitif bir tutuma sahip olmalarını sağladığı sonucuna ulaşmıştır. Konuya ilişkin yapılan diğer araştırmalarda da benzer bir sonuca ulaşılmış, yabancı dil derslerinde ana dil kullanımının, öğrencilerin düşünme becerisi sosyal ve bireylerarası iletişim yeteneği ve bir öğretmene bağlı kalmadan, kendi kendine öğrenim becerisi üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtilmiştir. Yabancı dil eğitiminde ana dil, yalnızca eğitime dahil edilmekle kalmamalı aynı zamanda dil eğitiminde bir araç olarak kullanılmalıdır. Öğretmenin ne söylediğinin anlaşılabiliyor olması, derse katılım sağlayabiliyor olmak, öğrenimi daha anlamlı ve daha kolay hale getirmek ve öğrenimdeki açıkları kapatmak, başarı duygusu ve özgüven kazandırmak ve öğrencideki dil becerisini, öğrenme isteğini, kültürel farkındalığı ve öz farkındalığı ortaya çıkarmak için yetişkinlere yabancı dil eğitiminde ana dil kullanımı çok önemlidir. Bu sayede öğretmen, yetişkin öğrencinin ihtiyaç ve isteklerine saygı duyma, onun görüşlerini dikkate alma ve onunla orta yolda buluşma imkânı bulur. Yabancı dil öğretiminde ana dil, öğrencilerin deneyimleri ve bilgisinin pedagojik süreçlerde dikkate alınması ve öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerine katılmasına imkân tanıması yönünden bir kaynak sunmaktadır. Tüm bu bilgilerin ışığında, yabancı dil sınıflarında ana dil kullanımının bir öğrenci merkezli metodoloji olduğunu söylemek mümkündür; çünkü bu yöntem öğrencinin yalnızca kendi dil öğrenme sürecine katılmasına izin vermekle kalmaz aynı zamanda öğrenciyi bu sürece katılmaya davet eder.

Adult Learners’ Perceptions of the Incorporation of their L1 in Foreign Language Teaching and Learning, Applied Linguistics, 30(2), 216–235.
https://academic.oup.com/applij/article-abstract/30/2/216/166723

Brooks-Lewis, K.A. (2009)