Elektronik eşya, radyo, otomobil, motor, bisiklet gibi son derece kaliteli mallar üreten İngiltere, zamanla rakip ülkelerin fiyatları ile baş edemeyince, pazar kaybına uğramış, fakat İngilizcenin dünya iletişiminde gittikçe yaygınlaşması ile, kitap satışlarından büyük paralar kazanmaya başlamış. Yalnız Türkiye’ye bir yılda sattığı kitap bedelleri milyonları aşmaktadır. Bir kitabın tüm ülkelerde satılabilmesi için tek dilde, yani sadece İngilizce olarak yazılması gerekir. Onun için, İngilizcenin doğrudan doğruya İngilizce olarak öğrenilmesi ve asla anadili ile açıklama yapılmaması gerektiği iddiasını ortaya atarak, bunu ne yazık ki kitap sattıkları ülkelerin eğitimcilerine de kabul ettirmişlerdir. Kitap satabilmek için uyguladıkları yöntemler ve sağladıkları çıkarlar o kadar etkili olmuştur ki, bugün Türk yabancı dil öğretmenleri de aynen İngiliz borusunu öttürmeye başlamış, anadili ile açıklama yapmayı küçümser duruma gelmişlerdir.

İngiliz, kitabını satmak için böyle söylemek zorundadır. Aksi takdirde, yabancı dil öğreniminde anadilinin önem ve gereği kabul etse, her kitabı 174 dilde açıklamalı olarak yayınlamak zorunda kalacaktır. Buna imkân olmadığı için, anadilini gereksiz ve hatta zararlı göstermek onun pazarlama taktiğidir.

Öğrenci, en azından İngilizceden İngilizceye bir sözlüğü açıp, rahatça kullanabilecek düzeye gelinceye kadar Türkçe açıklamalı ve anadili ile karşılaştırmalı olarak öğrenmek ihtiyacındadır. Bunu inkâr etmek, bugüne kadar alınan başarısız sonuçlara razı olmak demektir.

İngilizce öğretimi konusunda İngilizleri dinlediğimiz için kabahat bizimdir. İngilizce bizim için yabancı dil, İngilizler için anadildir. Eğer biz, acaba İngilizce en iyi nasıl öğretilebilir diye araştırma yapacaksak, bunu İngilizce ana dili olmayan ülkelerde araştırmamız gerekmez miydi? Örnek olarak, devlet lisesini bitiren her öğrencinin İngilizce konuşabildiği Almanya, Hollanda, İsveç, Danimarka gibi ülkelerin okullarında acaba İngilizce nasıl öğretiliyor? Biz bunu araştırmak zorundaydık.


“Eğitim çok önemli” diye diye bu hale geldik adlı kitaptan alınmıştır.

— Uğur Doğrugüven